Köyceğiz Ekolojik Bostan ile Ekoloji ve Yangın Gerçeği Üzerine

köyceğiz ekolojik bostan

Köyceğiz Ekolojik Bostan, geçtiğimiz yıllarda yangın yaşayan üreticilerden biri. Kurucu ortağı Güniz Kaşkır yangının bölge çiftçileri ve doğal yaşam üzerindeki etkilerini, kendi deneyimlerinden yola çıkarak bize aktardı. 

Bize önce biraz kendinizden ve nerede olduğunuzdan bahsedebilir misiniz? 

Güniz Kaşkır ben, ziraat mühendisiyim. Köyceğiz Ekolojik Bostan bizim 2016 yılında Köyceğiz’e yerleştiğimizde eşimle birlikte kurduğumuz, küçük işletmemiz, kendi bostanımız, kendi atölyemiz. 

Bahçe yapmaya çalışıyoruz. Öğrenciliğimizden beri biriktirdiğimiz bir tohum koleksiyonumuz var. Onları kullanarak üretmeye, onları yaşatmaya çalışıyoruz. Bahçemizde bostanımıza yetiştirdiğimiz ürünleri işlemeye ve katma değer sağlamaya çalışıyoruz. 

Tecrübesiz yakalandık ve yangın söndürülemedi.

Bundan iki yıl önce çıkan büyük orman yangınlarında siz de etkilendiniz. Bize yanının sizi nasıl etkilediğini anlatır mısınız?

Biz o dönemde Köyceğiz’in Zeytinalanı Mevkii’nde oturuyorduk. Bostanımız da oradaydı. Yangın ilk önce bize yakın olan Yangı mahallesinde ve Yeni mahallede çıktı. En başta bizim için çok bir tehdit unsuru gibi değildi. Orada yaşayan başka üretici arkadaşlarımız için daha büyük sıkıntı oldu. Ancak bir anda alevlendi, büyüdü. Kontrolsüz bir yere geldi. Sonrasında artık dağ eteklerinden yayılarak bizim de sınırında olduğumuz Zeytinalanı, Hamitköy taraflarına ve Köyceğiz’in yaylası olan Ağla Yaylasına, yukarıya doğru yayılmaya başladı.

Çok tecrübesiz olduğumuz bir alandı. Aslında bu kadar sıcakta bu ortamda yangınların çıkması çok normal ama yaşanmayınca o etki olmuyor. Hepimiz böyle tecrübesiz yakalandık ve yangın söndürülemedi, müdahale edilemedi. Çünkü eş zamanlı olarak Marmaris’te, Muğla’nın başka ilçelerinde de yangın çıkmıştı. Dolayısıyla itfaiyeler ve çalışanlar için de kontrolü çok zordu. Havadan müdahalenin geç olduğu bir dönemdi.. O yüzden biraz elimiz ayağımız dolaştı. Kontrol altına alınamadıkça da ürkütücü oldu bizim için.

Sizin üretim alanınız nasıl etkileniyor ya da etkilenmediyse neden etkilenmedi? 

Bizim etkilenmememizin tek sebebi yangının devam ettiği dağla bizim aramızdaki su kanalı oldu. Tarımsal sulama için açılan kanallardan biri yangının bize sıçramasını engelledi. Bunun böyle olmasındaki en büyük fayda köylünün oraya çok kolay müdahale edebilmesi oldu. Çünkü artık benim evimin ve bizim bostanımın olduğu alana yangın ulaşmaya başladığında hem üçüncü, dördüncü günü geçmişti hem müdahaleler hızlanmıştı ve şaşkınlık hâlini üzerimizden atmıştık. 

Su alanları yangını yönlendirdi, belli alanlara suyla setler kuruldu. Taşlar yığılarak, kum yığılarak setler kuruldu. Köyceğiz’de çok fazla narenciye ve zeytin alanı mevcut ve ilaçlamanın da yapıldığı bir alan. O yüzden her bahçede genelde bir ya da iki tonluk pülverizatör bulunuyor. Taban suyu çok yakın olduğu için bütün bahçelerde genelde artezyen yani su kaynağı da oluyor. Üreticiler kendi su kaynaklarından pülverizatörlere doldurdu ve bu sayede soğutma çalışmasını yapabildi.

Burada doğup büyüyen insanlar, biz şehirden gelen insanların tecrübesizliğinin yanında çok serinkanlı davranıp hızlı müdahale etti.

Bize biraz köylülerin bu süreçteki etkisini anlatabilir misiniz?

Biz ne kadar biliyoruz da desek, serin kanlıyız da desek öyle olamadı. O akut dönemde hepimiz çok gerildik. Ne yapacağız, kime ulaşacağız diye düşünürken kaotik bir ortam oluştu. AKUT’la iletişime geçilmeye çalışıldı, AFAD’la iletişime geçilmeye çalışıldı. Herkes bir yapmaya çalışırken daha çok bir kalabalık oluşturup yolları tıkadık. 

Buranın insanı, yani burada doğup büyümüş, yörede zaten yaşayan, hayatını burada geçiren insan, rüzgarı biliyor, suyu biliyor, su kaynağı nerede biliyor. Tarım ekipmanı kullanmayı biliyor, suyu yönlendirmeyi biliyor. Onlar bizim o tecrübesizliğimizin yanında çok serinkanlı davranıp çok hızlı müdahale ettiler. Dediğim gibi pülverizatörle de, kazma kürekle de, suyu yönlendirerek etki ettiler. Onların müdahalesiyle can kaybı oluşması engellendi en azından. Mesela hayvanlarını çıkarabildiler, insanlara bir şey olmadı, evlerde çok fazla sıkıntı yaşanmadı. Tarım alanlarında çok fazla zarar oldu, en çok da arıcılık etkilendi. Çok fazla kovan kaybı olmasının yanı sıra zaten çam kaybı çok olduğu için uzun vadede arıcılığı çok etkiledi.

Ama çok daha kötü olabilirdi, yani bizim gibi şehirden sonradan gelen insanlar kalabalık olsaydık, baskın olsaydık, sonuçlar daha olumsuz olabilirdi. Onlar daha kabul edilebilir bir yerde tuttu.

Öğrendiğimiz en büyük şey kaos oluşmasını desteklememek, sakin kalmak, bilmediğimizi fark etmek oldu.

Yangından sonra ne gibi önlemler almaya başladınız? 

Ne kadar bilmediğimiz çarpıcı bir gerçek oldu. Yangından sonra haberleşme ağları kuruldu. İstanbul’da kendi arkadaş çevremizden de çok fazla ekipman gelmeye başladı. Sadece bize değil, herkese. Hatta o da bir kontrolsüzlük ve başka bir kaosa neden oldu. Gıda yardımı, kişisel koruyucu donanımların yardımları falan da bambaşka bir kaos oluşturdu. 

Bizim kendi adımıza öğrendiğimiz en büyük şey kaos oluşmasını desteklememek, sakin kalmak, bilmediğimizi fark etmek oldu. Aynı zamanda kişisel koruyucuların ve gıdanın envanterini tutarak fayda sağladık. 

Sizin hazırlıklarınızın yanında, bölge yönetimlerinden ne gibi bir yardım ihtiyacı duyuyorsunuz?

Daha sık bilgilendirme yapılabilir. Buradaki ağaç türlerinin bitki florasının tanınmasıyla ilgili bilgilendirme yapılabilir. Belki muhtarlar, yerel yöneticiler bizim ne yapmamız gerektiğini bize anlatabilir, bunun için birimler kurabilirler. Bir durum olduğu zaman herkes ister istemez bir şey yapma ihtiyacında oluyor. Burası İstanbul değil çift şeritli geniş yollar yok. Herkes aynı anda organize olmadan bir şeyler yapmaya çalıştığında tek bir köy yoluna, bu sefer bütün araçlar yığılmış oluyor. 

Orman müdürlükleri veya itfaiyeler oradaki organizasyon için bilgilendirme yapabilir. Bireysel çabalarımız kısıtlı kalıyor. Yani yerel yönetimler bizi yönlendirebilir, bilgilendirebilir ve yönlendirebilir. Organizasyonu onlar yapmalı bence.

Yangında ilk yapılacaklar gibi bir listeniz, planınız var mı? 

Dediğim gibi biz öncesine bunun üzerine düşünmemiştik. Bizim ilk yaptığımız kendi evimizdeki canlıları kedimiz, köpeğimiz ve tavuklarımızı sahil tarafında suya yakın bir arkadaşımıza etmek oldu. Onun haricinde de hiçbir şeyi gözümüz görmedi. 

Şu anda bir planınız var mı diyorsunuz, şu anda da yok. Bu da kendime bir özeleştiri olabilir, şu anda yok gerçekten.

Yangına çok hazırlıksız yakalanıldı.

Neler yapılmış olsaydı tarlalar ve üretim yerleri daha az zarar görürdü?

Orman Bakanlığının ve İlçe Tarım Müdürlüklerinin belli dönemlerde seyreltme ve soğutma işlemleri planlaması gerekir. Bunu bir ziraat mühendisi olarak söylüyorum. Bu bölgede çok sayıda kontrolsüz anız yakma işlemi oluyor. Yine kontrolsüzce orman içerisinde konaklama, piknik yapma da görülüyor. Belki bunlara karşı önlem alınabilir. 

Bunun yanı sıra su kanallarının daha fazla veya geniş olması gerekebilir. Daha sık aralıklarla verilmesi gerekebilir. Dediğim gibi Köyceğiz bu kadar sulak bir alanda olmasaydı çok daha olumsuz sonuçlara gelebilirdi. 

Ama bence çok hazırlıksız yakalanıldı, yetişilemedi. Bu haberlerde vardır, altıncı ya da yedinci günde havadan müdahale ancak gelebildi. O da helikopterle, uçakla da değil. Helikopter belli bir yükseklikten uçtuğu için bazı yerleri söndürmek yerine daha çok harladı ve suyu yetersiz kaldı. Daha profesyonel ekipmanlarla müdahale edilebilirdi. 

Yorum bırakın